Çarşamba, 29 Kasım 2017 11:03

Komik Hikayeler

2 alacağına 1 Al Bari 

Kütüklü Velilerden Yunus Amcam Lise zamanı sınavlara çalışıyor gecesini gündüzüne katıp sınava giriyor ve düşük not alıyor. Eve gelip annesine çalıştım çalıştım yine 2 aldım deyince Leyla Ninem ne bilsin garibim. Hay oğlum az daha çalışaydında 2 alacağına 1 alaydın bari diyor.

Soba 

Eskiden köyümüzdeki evlerin çoğunda bugün ki şöminelerin atası olan ocaklar vardı. Bu ocaklar hemen hemen her odada olur ve hem ısınmak hem de aydınlatma aracı olarak kullanılırdı. Hala bazı evlerimizde duvarda yeri belirli olarak görülmektedir.

Günün birinde köyün zenginlerin biri Konya’dan soba diye bir şey getirir. Evlerine kurar doldurur ve yakar. Konu komşu bu yeni şeyi merak eder bakmaya gelir ve köyde bir söylentidir başlar. Vay efendim falanca bir soba getirmiş eve kokusu yok isi yok. Pek iyi bir şey falan diye konuşulur. Sobayı yeni gören hemşerimizin bir diğerine anlatırken kantarın topuzunu kaçırır.

“ Falanca soba diye bir şey getirmiş şehirden kumluğa kuracan maşaallah köyü ısıdır”.

Gramofon 

Eskiden köyümüzde oda kültürü vardı. Şimdilerde pek kalmadı sadece yukarı mahalle Hacı Ömer Ağa odasını koruyabildi. Bayramlarda falan bayram yemeğini hala orda yerler. Köy odalarında köye gelen misafirler ağırlanır, köy meseleleri konuşulur, akşamları gençler buralarda toplanır eğlenirlermiş.

Eski zamanlarda köyden ancak okumak veya askere gitmek için çıkılırdı. Maşallah bizim köyümüzden o zaman da okuyan çoktu şimdide. Köyden okumak için çıkanlar şehirden köye yenilikleri taşırlarmış. Şehirde okuyan gençlerimiz yaz tatillerinde köye gelir hem ailelerine yardım eder bağda bostanda hem de akşamları odalarda öğürleri ile otururlarmış. Şehirden gramofon alan bir hemşerimiz odada arkadaşlarına gramofon dinletiyormuş. Tabi şimdiki gibi tek CD’de 130 şarkı yok taş plakta 1 şarkı. Plağın bir tarafını dinler sonra çevirip diğer tarafını dinlerlermiş. Tabi buda sık sık çevirmeyi gerektiriyor. Bu çevirme işine bozulan hemşerimiz.

“Lan şu plağı sini gibi yapsınlar da çevirip durmayalım” demiş.

  

Çayıra Çakılan Kedi

Altına barajının üstündeki mevkii Molloğlu yeri olarak bilinir. Sanırım eskiden burası Konya zenginlerinden Molloğlu lakaplı birine aitmiş. Sonraları köyden kişiler almış. Molloğlu atlarını getirip eski tarlasına çakar otlatırmış.

Buna kızan bir hemşerimiz evdeki kedisini alıp yola koyulmuş. Kediyle gittiğini gören köylülerimiz sormuşlar

- Hacı nereye gidersin böyle kediyle diye?

Hacı cevaplamış;

- Molloğlu yerine kedi çakmaya, onun atları yiyeceğine çayırı bizim kedi yesin.

 

Peygamber

Yukarı mahallenin imamı köylümüz olan Ahmet (Afat) amcaya çok takılırmış. Bir gün Hacı Ömer Ağa odasının önünde otururken Ahmet Amcaya takılmış;

- Ahmet Amca Peygamberimiz (s.a.v) Tepeköy'lü diyorlar doğru mu ? demiş.

Ahmet Amca kızarak cevap vermiş;

- Git işine hoca Tepeköy'den Peygamber mi çıkar olsa olsa bizim köylüdür.

 

Taybe'ninkinden Olsun

Köyden Konya'daki akrabalarına oturmaya gelen bir grup hemşerimiz akrabalarında sohbet ediyorlarmış. tabii kalabalık bir akraba topluluğu olunca haremlik selamlık oturulmuş.

Sohbetler edilirken ev sahibi hanım kahveleri getirmiş. Herkes kahveleri yudumlamış.

Taybe teyze Konya'da yaşadığı için bittikten sonra "Ziyade olsun" demiş.

Köyden gelen akrabası ne dediğini anlayamamış ve kıvrak zekasını çalıştırıp;

 "Taybe'ninkinden olsun" demiş.

 Horoz

Köylülerimiz yaz aylarını eskiden yaylada geçirirlerdi. Bütün büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar sürüler halinde yaylaya götürülürdü. Koyunlarını ve ineklerini sürü halinde götüren bir hemşerimiz tavuklarını ve horozunu da yaylaya sürerek götürmek istemiş.

Tabi ki horoz sağa sola kaçmaya başlamış. Hemşerimiz kızarak söylenmeye başlamış;

“Eri bilin geci bilin maravının yolunu niye bilmen” demiş.

(Eri bilin geci bilin: vakitli vakitsiz ötmeyi bilin) 

Haddini Bil

Köyün koyunlarını otlatmak için koyunu olan herkes sırasıyla koyunları otlatmaya götürür. Geceleri ağıllarda kalınır. Çobanlar orda kendi yemeklerini kendileri yaparlar. Mustafa Çavuş Hasan Hüseyin Emmi’de bir arkadaşı ile ağılda yemek yapmışlar yiyecekler. Her şey hazırlanmış kurulmuşlar sofraya. Tam kaşıklar çorbaya gidecekken çorbanın içine bir sinek düşmüş. Hasan Hüseyin Emmi hemen kaşığı daldırıp çorba ile birlikte sineği yutmuş ve;

“Haddini bil” demiş.

 

Bravo 

Köyümüze elektriğin yeni geldiği zamanlarda akşam veya yatsı namazını kılmak için camiye toplanmışlar. Namaz başlamış, kılınırken elektrikler gitmiş. Namaza devam etmişler ve o esnada elektrikler yeniden gelmiş.

Kabakçı Mustafa Amca kendini tutamamış ve bağırmış.

“ Bravoooooo”.

Ne yapacan işe yaramazı

 Mor İsmail Mehmet dede son zamanlarında artık hiç kimseyi tanıyamaz olmuş. Köylülerimizden Helmi dede de hem ziyaret edeyim hem de helallik alayım diye gelmiş. Lakin Mehmet dede tanımamış. Helmi dede sormuş

- Mehmet, Helmi’yi bilin mi?

Mehmet dede cevap vermiş.

- “Boşver ne yapacaksın işe yaramazı” demiş

Helmi dede kendini tutamamış.

- “Bra bra bra” demiş 

Cinler

 Köyümüzde yaşamış olan Hatıp Hoca cin taifesi ile ilişkiler içinde bulunan bir zaatmış. Birçok işini cinlere yaptırırmış. Bu işlerden biride ektiği ekinlerin işlenip harman yerine toplanmasıymış.

Rivayete göre ekinlerin işlenmesine daha vakit varken Hatıp Hocanın ekinleri işlenip harman yerine toplanmış. Köylümüz bu işe şaşırmış ve Hatıp Hocaya sormuşlar;

Hoca cevap vermiş.

"Ben her sene ekinleri cinlere işletirdim, cinler bu sene tarlanın yanından geçerken nasıl olsa biz işleyecez deyip ermemiş ekinleri işlemişler" demiş.

 

Ben size demedim mi?

Rahmetli dedem Osman Yiğitbaşı'na köyde bir gün sabah namazını sen kıldır demişler. Ben yapamam desede ısrarlar sonucu imamlığa geçmiş. Farza başlamış Fatihayı okumuş sureye geçince de Yasin Suresine başlamış sonra şaşırıp devam edemeyince namazı bozmadan cemaate dönüp "Ben size demedim" mi kıldıramam diye bağırmış.....

 

YANLIŞLIKLA GAVURU UYANDIRMIŞ


Keçimuhsine Köyü’nden birisi Konya’da tefecilik yapan yani faizle para veren Rum asıllı Andon isimli birisinden borç para almış, gününde ödeyememiş durumu bilen muziplerden biri Keçimuhsineli şehre geldiği bir gün onun saflığından istifade de ederek: “Oğlum, sen buralarda ne gezen Andon’a borcunu ödeyememişsin Andon köye geldi. Tarlalarını haczetti. Hepsini bir arabaya yükledi alıp götürecek” demiş. Bu haberden kuşkulanan Keçimuhsineli büyük bir telaşla köyün yolunu tutmuş fakat aynı gün köye yetişemeyeceği için yolda bir handa kalmış ve hancıyı sıkı sıkı tembih etmiş, “Aman Hancı Ağa, çok acele işim var yarın şafak sökmeden beni uyandır” demiş ve yatmış. Yanına bu defa başka bir gayrimüslim gelmiş oda yatmış. Şafak sökerken acele hancı Keçimuhsineliyi uyandırmış, Keçimuhsineli acele ile kalkmış yanlışlık ya yanında yatan gayrimüslimin şapkasını başına geçirmiş ve başlamış sür’atle köye doğru ilerlemeye köye yaklaşırken köyden şehre gelen hemşehrilerine rastlayınca hemşehrileri: “Oğlum, bu ne hal başındaki gavur şapkası ne arar” deyince Keçimuhsineli başından şapkayı çıkarmış, bakmış gayrimüslimlerin giydiği şapka olduğunu gö rünce:
“Tü… Allah belasını versin, hancı beni uyandıracağı yerde yanlışlıkla gavuru uyandırmış” demiş.
Av. Fakir Usman ve Konya Fıkraları

Okunma 34619 defa Son Düzenlenme Perşembe, 21 Aralık 2017 15:53